-U-
ud: Haya, ar
uğra:
Hamurun ele yapışmaması için kullanılan un.
uğunmak. Acıyla kıvranmak, sessizce acı
çekmek
uğur: Yol
ulmak: Çürümek, yumuşamak
uluk
: Tembel, miskin
Umahan: Ümmühan
Umar: Ömer
uraşmak : Uğraşmak
urf/uruf: Ruh
Urus: Rus
uskar: İskarpin, deri ayakkabı
uşak : Çocuk
uylaşmak: Uzlaşmak, anlaşmak
uzadıya: Uzunluğuna, uzunlamasına
uzamak: Uzaklaşmak
-Ü-
ücra: Tenha, sessiz
üleşmek: Paylaşmak
ün: Ses, nida
ünnemek: Seslenmek, çağırmak
üretme: Mayalı hamur
ürkü/ürkme: Korku, heyecan
ürümek: Köpek, vb. hayvanın bağırması
Üsen: Hüseyin
üstdon: Şalvara benzeyen kadın giysisi
üşengeç:
Tembel
ütel
: Otel
ütmek: Kumarda yenmek/Ateşte tüylerini
yakmak/kazanmak
üzerlik: Nazar için evin içinde közde
yakılan üzerlik otu
-V-
varmak: Evlenmek, gelin gitmek
velesbit: Bisiklet
virâ/vire : Durmadan, habire, devamlı, durmaksızın
-Y-
Yafidi
: Yahudi
yağır: Hayvan omuzunda (Cidago)da çıkan yara.
yağlık : Mendil, poşu
yakınmak: Kına yakmak
yakışaklı: Yakışıklı, uygun
yalak: Hayvanların su içtiği kap,saksı
yalamaç: Köpek/kedi
için yemek artıklarından hazırlanan yal/yemek
yalamaşcı: Yaltakçı, dalkavuk, yağcı, yalaka
yalık: Dişi köpeğin çiftleşme istekli devresi
yalım: Galiba, sanırım, herhalde
yalpık:
Sokulgan, elcik, insana yakın, uyumlu.
yamaç: Karşı, dik
yâmak
: Yağmak
yaman: Fena, şiddetli
yanlık/yannık: Yayık
yanmak: Dert dökmek
yanpiri/yantırı:
Yılık, eğri. "Dosdoğru gitmek varken, yanpiryanpirneden
gidersin"?
yapışak: Yapışkan
yapuldak: Çıplak
yargın:
Sırt, iki kürek arası.
yaşırmak:
Uydurmak, yakıştırmak
yavrı: Yavru
yavuz:
İyi hoş.
yavsa:
At sineği.
yavsı/yavşak: Bit yavrusu
yavuklu: Nişanlı
yaylım: Hayvanların otladığı yer
yazgı: Taban örtüsü. Kilim, çul gibi. Kader
anlamında da kullanılır
yazı: Talih, kader
yazmak: Sermek
yeğne
: Hafif
yekimek: Yıkamak
yekinmek: Tek başına oturduğu yerden ileriye
doğru hareket etmek/kalkmaya çalışmak
yeldirmek: Savurarak yürümek
yellemek: Teşvik etmek
yelli:
Gazlı, esintili, süratli, hızlı.
yelpe: Çulluk kuşu
yemiş
: İncir
yenile:
Yenice
yepelemek/Yepeşlemek: Sırtına elle yavaş
vurmak. Ekmeği yassılaştirma
yıldız: Baht, talih
yılgın: Ilgın ağacı
yılık: Eğri, çarpık
yirik. Ayrık, yarık, yırtık
yiygi: Hayvan yemi, yiyeceği
yogan : Yorgan
yollu: Yoldan çıkmış, ahlaksız.
Yonan : Yunan
yoşuk : Eskimiş, rengi kaybolmuş
yoz: Soğuk, samimi değil
yoveş : Yavaş
yozdaraklı: Gömleklik kumaş cinsi.
yömülemek/yövmilemek: Emeklemek
yuka: Fazla derin olmayan/Yufka
yumak: Yıkamak
yumulmak: Kapanmak, büzülmek
yunmak: Yıkanmak
yurda: Delik (İğne,vb.)
yüklü
: Hamile
yüklük: Evde; yatak, yorgan, vb. için
ahşap veya perde ile bölünmüş alan.
yüksünmek: Yük saymak, tembellik etmek
yülemek: Tıraş etmek
yüsük/yünsük : Yüzük
yüzden: Sebepten, dolayı
-Z-
zar: Kadınların giydiği siyah giysi
zaraf: Sarraf
zebil: Yazık olmuş, acınacak durumda,
bitkin, yoksul/bol, gereğinden çok
zetin/setin: Zeytin
zenne : Kadın
zerzebil. Pek yazık, zavallı/pek bol
zelvi: Servi/selvi
zencir: Zincir
zıbarmak: Yatıp uyumak
zıbın: Üç etekli entari, giysi
zıngıldak: Oynak, gevşemiş/Aniden gelmek
zırıncımak : Ağlayıp inlemek
zıvzıkmak: Bir iş yapmamak için başka şeylerle ilgilenme,
savsaklamak
zina: Gayri
meşru cinsel münasebet, zeki, kurnaz.
zoba: soba
zofra: sofra
|
|
Yiğit yaşadığı günün hesabını yapmaz...